22 Ocak 2013

Paris'te Üç Gece





Bu bayram ne yapsak sorusu üzerine fazlaca zaman ve bütçe ayırmadan hızlıca planlanmış bir kaçamak oldu bizim için Paris..
Birkaç gün içinde otel rezervasyonu , uçak bileti ayarlandı ve gidilecek şehir çalışılmaya başlandı..  Ne yenir, ne içilir, özel bir lezzet kalmasın aman şurayı da görmedik demeyelim diyerek listeler hazırlandı.. 








3,5 saatlik uçak yolcuğunun ardından merkeze ulaşabilmemiz için öncelikle terminal değişikliği yapmamız gerekti.  Uçaktan indikten yaklaşık bir buçuk saat sonra nihayet oteldeyiz.. Odamıza girerken Parisin ilk sürpizi:) dadammmm Eiffel kulesi tamda odamızın camında!! Biraz dinlendikten sonra kendimizi dışarıya atıyoruz.  Uçakta enfes yemekler yediğimiz için aç değiliz  ama birer kahve hiçte fena olmaz.. Acelemiz yok, kahvelerimizi yudumlayarak ağır adımlarla Paris sokaklarındayız.. Ve yol bizi Eiffel’e kadar götürüyor..


Paris’e ilk kez giden ben eşime göre biraz daha istekliydim gezip görme konusunda.. Bu ilk gün için Eiffel’i yakından görmeden olmazdı. Üzerindeki antenle birlikte 324mt. yüksekliğindeki bu demir yapı dev heybeti ile derin bir soluk aldırdı bana. Champ De Mars’ın cimlerine serilip seyre daldık bir süre. Paris’liler Eiffel’i pek sevmezlermiş, hatta okuduğum bazı yazılarda en güzel Paris manzarası Eiffel'in tepesinden seyredilen manzaradır, çünkü onun görünmediği tek yer orası dedikleri  yazıyordu :)

Trocadera tiyatrosuna doğru yürürken, ağustosun sıcağında tiyatronun önündeki havuza atlamış Paris'lileri izlemekten alamıyoruz kendimizi. Neyse ki beyaz donları ile boğaza atlayan insan manzaraları gibi manzaralar yoktu.
Son 30 yılın en sıcak Paris’ine gelmişiz. Hava öyle sıcak ki  4 gün boyunca tükettiğimiz suyun hesabını yapmak imkansız.. 

Yaz aylarında Paris'te olanlar için!! Soğuk su otomatlarda satılıyor ve pahalı. (0,5 litre 1,5 euro) marketlerde soğuk su bulunmuyor.  








Burada gezmek ve yürümek sıcağa rağmen çok keyifli , mimarisi korunmuş olduğu için görsel bir şölen havasında.. Mesela hiç beklemediğiz bir anda bir köşeyi dönünce heybetli bir kilise veya gotik mimariye örnek  görkemli bir yapı ile karşılaşabilirsiniz..







Paris'te gezmek koştur, koştur bir yerlere gitmekten ziyade güzel bir havada romantik bir yürüyüş yapmak gibi. Birbirine çok yakın caddelerde gezmek çok keyifli.  Uzak noktalarda metro hemen imdadınıza yetişiyor. Biz tüm şehri gezdik ve metrodan başka hiçbir ulaşım aracı kullanmadık..
Caddelerde , sokaklarda, mahalle aralarında , her apartmanın altında küçük, kendine has ve şirin öyle çok cafe, bar, kahve, restaurant var ki bu kadar mekan nasıl iş yapıyor dedirtiyor insana..   

Ne meşhurmuş?   Krep çok meşhurmuş, gitmeden önce yaptığımız araştırmalarda mutlaka yenmeliler listesine eklediğimiz krepin pekte bir numarası yok aslında.  Ayrıca fransız mutfağını  sevmediğimi söylemenin tam da zamanı , bir kere çok ağır bir yağ kokusu var  mekanlarda  ve kanlı görselleriyle etler hiçte miğdemi cezbetmiyor..  Fakat peynirleri süper  ve tatlıları çok lezzetli.. Mesela Laduree’den macaron yemeden dönmeyin kesinlikle..  Yada bir kek dükkanının camına yapıştığınızda kesinlikle kendinizi kaybedin.. (krep 3,5 euro, macaron tanesi 2,5 euro) 




İstanbul gibi avm şehri değil , daha çok butikler ve cadde dükkanları var. Genellikle de birbirinden şık ve pahalılar. Sokak aralarında vintage dükkanlar oldukça sık, bazılarında kilo ile kıyafet  satılıyor.  Kilo kilo tişört alabilirsiniz mesala :)
Paris’in pahalı caddelerinden birindeyiz. Bohem yaşamın durağı Vandome meydanı.  Lüks sınıfındaki bir araba değerinde bir saat veya gözlerinizi kamaştıracak büyüklükteki taşları ile bir mücevher görmeniz çok sıradan bu cadde için..  




Louvre müzesine doğru ilerlerken sabah kahvemizi içmediğimizi için küçük bir kahve kaçamağı yaptık . Bu arada da büren sutunlarını (Les Deux Plateaux) atlamayalım dedik tabi :)




Concorde meydanından Louvre müzesine giriyoruz.. henüz sabahın erken saatleri ve akşama kadar müzeyi bitirmeyi planlıyoruz.





Louvre 4 katlı ve 7 bölümden meydana geliyor. 1200 yılında inşa edilmiş,  saray olarak kullanılan gotik yapı günümüzde emsalleri arasında en büyük müzelerden birisiymiş.  Kesinlikle harita ile gezilmeli aksi halde kaybolmanız işten bile değil.  Harita bir labirentin içinde olduğunuz hissini biraz hafifletiyor.

Louvre çok büyük bir müze, gezmesi gerçekten vakit alıyor. İçerideki tablolar ve heykellerle ilgili bilgi kartları oldukça yetersin, türkçe seçeneği yok, ingilizcelerini bulmak çok vakit alıcı. Müzenin girişinde önemli parçalarla ilgili broşürler var. Ayrıca gitmeden öncede ilgi alanınıza göre sizde mutlaka görmek istediğiniz parçalar için kendinize bir liste oluşturabilir,  zamanınızı buna göre planlayabilirsiniz. 

Merak edenler için: http://www.louvre.fr/
Mona Lisa’yı görmedim demeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee!          



Leonardo Da  Vinci yi bilmeyen varsa bile Mona Lisa tablosunu bilmeyen yoktur herhalde.  4 yılda tamamlanan bu tablo Louvre müzesinin en önemli parçalarında birisi. Sadece Mona Lisa’yı görmek için bile müzede olanlar varmış.  Tablonun önü tam bir izdiham, Mona Lisa ile  birkaç saniye göz temasınız olmuşsa şanslı gününüzdesiniz demek. :)     

                                                                                                                                                          


Louvre müzesinin tavanları:





Napolyon'un evi Louvre müzesine taşınmış ve burada sergilenmekte.. Evi gezerken neden 'para, para, para' dediğini iyice kanıksıyor insan. Neredeyse herşey altın , altın kaplaman veya gümüş. gösteriş ve ihtişam tavandan , araba tekerine :) evet doğru duydunuz sadece  tepeden tırnağa yetinmemiş çünkü Napolyon :)



 




 Akşam olmak üzere ve louvre müzesi gezilmiştir.

Seine nehri kıyısında ilerlerken akşam güneşi altında altın gibi parıldayan bir köprü dikkatimizi çekiyor.. Louvre yorgunu adımlarla usul usul ilerliyoruz..  Sonsuz aşk için üzerine asma kilit takılıp anahtarıda seine nehrine atılan aşıklar köprüsündeyiz. Yani  ‘Pant Das Arts’. Gelmeden önce bilseydik belki bizde bir asma kilit takardık :)




Paris’in en yüksek noktasındayız.. Montmarte tepesi Fransa- Prusya savaşında hayatını kaybeden Fransız askerleri anısını yaptırılmış Sacre Coeur bazilikasına ev sahipliği yapıyor.. Sacre Coeur sıcak yaz akşamlarında gün batımını izlemek için Fransızların ve turistlerin eteklerine serildiği heybetli bir kilise..  Panoramik Paris tablosu eşliğinde yemekler  yenirken alkışlarla güneş batıyor, mumlar ve fişeklerin ışıkları altında şarkılar söyleniyor kilisenin eteklerinde.. bizim için farklı bir atmosfer oldu..




Pariste 3. Gün..  Kahvaltısının ardından birkaç metro hattı değiştirerek Saint-Michel bölgesindeyiz.. Seine nehri kıyısında kısa bir yürüyüşten sonra hedefimiz nehir üzerinde bir adada bulunan Notre Dame Katedraline varmak..  Katedral gotik mimarinin en güzel örneklerinden biri olarak nitelendiriliyor. Meryem Ana’ya ithafen isimlendirilmiş. Yapımı 1160lı yıllarda başlamış.  



Belediye binası yönünde ilerliyoruz.. zamanınız varsa buradaki birbirinden şirin ve kendisine has mimarisi olan sokaklarda yürüyebilir, birbirinden güzel cafelerde bir şeyler yudumlayabilir ve hediyelik alışverişinizi burada tamamlayabilirsiniz.. biz öyle yaptık :)





Nehir kıyısındaki yürüyüşlere doyum olmaz, en iyisi görülmesi gereken yerler listesinden devam etmek.. bu arada kısa süreli bir sağanak yağışa yakalanıyoruz ağustosun ortasında..  neyse ki metro istasyonu bizi sudan çıkmış balık olmaktan kurtarıyor..
Metrodan çıktığımızda Charles De Guellle meydanındayız. Tüm heybeti ile (Arc De Triomple) Zafer Takı karşılıyor bizi. Napolyon'un Austerlitz savaşından galip gelen Fransız askerleri için ‘Evinize zafer takları ile döneceksiniz’ demesi üzerine inşa edilmiş…

Paris’in en ünlü caddesi olan Champs- Elysees yani Şanzelize'ye doğru ilerliyoruz.. 1950 metre uzunluğundaki caddeyi Zafer takıdan itibaren baştan aşağıya arşınladık.. 70 metre genişliğindeki caddenin her iki yanında geniş kaldırımlar , şirin cafeler, birbirinden lüks ve güzel mağazalar bulunuyor..  ayrıca caddede 3 büyük otomobil markasının performans mağazaları  görülmeye değer..  
Lüksün her türlüsünü yan yana görebildiğim şanzelizeyi baştan aşağı kat ettiğimiz için güzel bir yemeği hak ettik sanırım.. 




Siz hiç önünde kuyruk olan Louis Vuitton gördünüz mü :) Buradaki kuyruğun yaz kış olduğunu duyduğumda daha da şaşırıyorum tabi.. 




Lüksemburg bahçeleri  keyifli bir öğle yemeği için güzel bir seçim.. Lüksemburg sarayının içinde olduğu bu birbirinden güzel ve peyzajlı bahçelerde  sanki her yer piknik alanı, yemeklerini yiyerek, koyu bir ağaç gölgesinde mayışarak veya kitapları, bilgisayarları ellerinde insanlarla dolu bahçe..  Onca kalabalığa rağmen  ortam sakin ve huzurlu..  Kuş sesleri eşliğinde baget ekmeğine  çeşit çeşit peynirler ile hazırlanmış sandeviçlerimizi yiyiyoruz.   (Jordin De Luxemburg

Bence pariste karın doyurmak sadece peynir ile bile mümkün, etleri değil ama güzel salataları ve peynirleri tüm öğünlerde tüketilebilir diye düşünüyorum..
Yemekten sonra güneşi görünce soyunup çimlere serilen Avrupalıların içinde bahçeleri gezdik :)





Yolumuz nasıl düştü bilmiyorum, sokaklarda yürürken kendimizi bir mezarlığın önünde bulduk. Bu eski mezarlık ürkütücü görünümü ile dikkatimizi çekti ve birkaç kare fotograf çektik.. 






Uzun bir yürüyüş parkurundan sonra Paris'te son gecemizi Eiffel’e çıkarak bitirmek istiyoruz.. Yukarıya çıkmak için asansör yada merdivenden birisini tercih etmeniz gerekiyor. Asansör 7 euro civarında fakat önünde onlarca metre kuyruk olduğu için biz 3 euro ödeyerek merdivenlerden çıkmayı tercih ediyoruz.  






Champ De Mars’ın çimlerinde Eiffel'in ışıkları eşliğinde yemek yemek büyük bir eğlence burada. Hava kararmaya başladığında ve kulede ışık şovu başlamadan biraz önce meydanda neredeyse adım atacak yer yoktu.. 




Son gecemizi Eiffel'in eteklerinde bitirdik..

Son hatırlatmaaa!!

Şehirdeki hemen her park ve cafe de ücretsiz wifi noktaları var. isim soyisim ve mail adresi ile kayıt yapıp yararlanabiliyorsunuz.

Yemedim deme :  baget ekmeği , çeşitli Fransız peynirleri,  farklı tadlara açığım diyorsan sümüklü böcek, laduree'den macaron mutlaka ye.

Evet Paris sokaklarında filmlerdeki gibi sürekli öpüşen tipler yok ama Eiffel kulesinin önünde öpüşmek gelenek haline gelmiş. Eiffel önünde öpüşen çift magnetleri bile var :)  Öpüşmek güzeldir, bunu sizde yapın!!!!

Konaklama: RER ve metro hattı üzerindeki her yer konaklama için uygun. Ulaşım sorun olmadığından merkezden kısmen uzak ama metroya çok yakın ve uygun fiyatlı oteller de kalınabilir. 

Ulaşım: İstanbul Atatürk Havalimanından   Paris Charles De Gaulle Havalimanına 3,30 saat. Uçaktan inince makinistsiz, metrovari bir tren ile terminalimizi değiştirdik ve ana tren garı Gare De Nord’a ulaştık.  Ulaşım kartlarımız için bizi neredeyse dövecek gibi konuşun zenci bir yer görevlisinden bilgi aldıktan sonra şehir merkezine gitmek üzere trene bindik.. Kişi başı 8,5 euro ile yaklaşık 30dk.lık eğlenceli bir tren yolculuğundan sonra nihayet merkezdeyiz.  Tren Fransız filmlerindeki  kadar sesli ve renkliydi.  Geleceğin Edith Piaf’ını o trenlerden birinde dinlemiş olabilirim mesela..  
14 metro hattı ve 5 RER tren hattı ile ulaşımda kesinlikle aşmış durumdalar. 

Ulaşım haritasını tren garından turist danışmalardan ücretsiz alabilirsiniz  veya gitmeden iphone’unuz varsa  Paris ulaşım haritası app. indirirseniz (bir geri zekalının bile anlayabileceği kadar ayrıntılı anlatıyor) örümcek ağı kadar karışık Paris metrosunda kaybolmanız mümkün değil..  Tabi şunu da eklemeliyim,  Paris metrosu bir köstebek yuvası gibi, yerin altı kat kat, bazen kendinizi bir korku filminde hissetmek işten bile değil. Ve bazı istasyonlar pek güvenli de sayılmaz, gitmeden önce okuyacaklarınızın yanında zaten bazı istasyonlarda bu korkuyu yaşıyorsunuz. özellikle zencilerin yoğun olduğu bölgeler. çantanıza sıkı sıkıya yapışın derim!! Bazı istasyonlar ise ancak iki insanın yan yana yürüyebileceği genişlikte , patika şeklinde birkaç istasyon bile var . Ayrıca çift katlı metroları da var.

Merak edenler için: http://parisbytrain.com/tag/metro/

Metro için biletler gişelerde satılıyor, sıra beklemek istemiyorsanız kredi kartı ile otomatlardan da alabilirsiniz. Bize pek güvenli gelmediği için sıra beklemeyi tercih ettik. Biletlerimizi daha ekonomik olduğu için 10lu olarak almayı tercih ediyoruz.  biletlerin tanesi 1,5 euro , 10lu biletler 11 euro. Biletler bazı istasyonlarda aktarma yaptırıyor ama bunun mantığını çözmek pek mümkün değil, kafasına göre takılıyorlar:) Zenciler ise bilet kullanmak yerine genellikle trabzanların üstünden atlamayı tercih ediyorlar. Bu arada neredeyse 3 kişiden 1'inin zenci olduğunu sanırım söylememiştim :) 


Gitmeden mutlaka Midnight in Paris filminide izleyin!! 

Paris herkese ayrı güzel :) Şimdiden iyi eğlenceleeerr!! 



Siz şunlarıda yapın!! 

Moulen Rouge da bir şov izlenebilir.. Bizim gibi sadece moulen rouge’u görmeye gittiyseniz, kaldırımın karşısında yine bizim gibi burayı görmek için gelmiş çılgın Avrupalı gençlerin havalandırma kanalı üstünde eteklerini savurarak kırmızı değirmen önünde verdikleri pozlarda şovdan farksızJ en azından bu pozlar görülebilir :P (şovların fiyatları hakkında bilgim yok)

D’orsay Müzesi ziyaret edilebilir. 

Şu da işinize yarayabilir,  foursquare Paris..



1 yorum:

  1. Eğer acil bir kredi veya finansal hizmet ihtiyacınız var mı? financialdepartment.online@gmail.com kurun

    YanıtlaSil