16 Şubat 2013

11'e 10 kala


90’ına merdiven dayamış koleksiyon tutkunu Mithat Esmer 1940’lı yıllarda devlet bursu ile ABD’nde elektronik mühendisliği okumuş, okul bitince memleketine geri dönmüş, Emniyet Genel  Müdürlüğünden emekli bir İstanbul beyefendisidir.

Memleketine döndükten sonra o dönemde Türkiye’de henüz elektronik sektörü gelişmediği için mecburi görevini Kayseri iplik fabrikasında yaparken sıkılıp istifa etmiş ve radyo sistemleri ile ilgilenmek üzere Emniyet Müdürlüğünde memur olarak göreve başlamış.  Görev süresinde İstanbul polis radyosunu kurmuş ve yönetmiş, emniyetten emekli olmuştur.

Tutkulu bir koleksiyonerin gerçekten uyarlanmış hikayesinde Mithat bey 50 yıllık gazete koleksiyonuna, tuhaf alışkanlıkları ve takıntılarına,  evinin artık yaşama alanı kalmayacak kadar dolmasına, eski binaya gereksiz yük yaptığını söyleyen komşuları ve yeni yasalarla evinin yıkılmak üzere olduğuna, öz yeğeninin yeni açacağı sahafta koleksiyonu satmak için ikna süreçlerine, kapıcısı Ali’nin Mithat bey' in ansiklopedi ve eski obje koleksiyonlarını satarak kendisine yeni bir hayat kurmasına tanıklık ediyoruz.

15 Şubat 2013

Budapeşte


Kardeşimle birlikte Viyana’dan 3 saatlik bir otobüs yolculuğu ile varıyoruz Budapeşte’ye.  Yanımızda kardeşimin üniversiteden iki arkadaşı var. Macaristan’ı daha önce gezdikleri için şehri  önceden çalışmamıza  gerek kalmıyor. Rehberimizle birlikte gezmenin tadını çıkarıcaz :)



Maceaistan Avrupa birliğinde olmasına rağmen kendi para birimi olan forint'i kullanılıyor. Bupapeşte’de ilk şoku gereğinden fazla euro’yu Macaristan parası olan forint’e çevirdiğimizde yaşadık. Macaristan aslında ucuz bir ülke, Avrupa’nın göbeğinde olmasına rağmen diğer Avrupa ülkeleri gibi pahalı bir yer değil ama paramızın yarısını  terminaldeki  yüksek kurdan çevirince gezimiz  bize hiçte ucuza malomadı. Paralarımızın diğer yarısını şehir merkezindeki bir döviz ofisinde çevirdiğimizde bunu daha iyi anlıyoruz tabii ama iş işten geçmiş oluyor.


İkinci şok ise dil konusunda yaşanıyor. İngilizce bilen yok. Bize rehberlik yapan kişi ingilizce hariç 6 dil biliyor ama kimse hiçbirini anlamıyor. Terminalden şehir merkezine gidebilmek için yarım saat kadar debeleniyoruz. Sonra bir şekilde merkeze gittik ama nasıl oldu  inanın hiçbir fikrim yok.  Neyse ki  metro hattında İngilizce ulaşım haritası olduğu için daha sonra sıkıntı çekmedik. 

Bir diğer saçmalıkta olan Viyana’dan Aerobos ile Macaristan’a kişi başı 9 euro ya gelip 18 eurora’ya geri dönmemiz.  Ayrıca  Avrupa’da okuduğuma dair herhangi bir belgem olmadığı için bana 25 euro. Evet böyle bir saçmalık var, giderken çok ucuz dönerken 2-3 katı. Otobüste kahvaltı değil su bile verilmiyor. Ön koltuktaki zenci bebek ile oynaşarak, kardeşimin tedbirli yolculuk çantasından atıştırarak keyifli bir seyahatin ardından merkezde  güzel bir yemek ile merhaba diyoruz Budapeşte’ye.  Yemekten sonra  kahvelerimiz elimizde, check-in’lerimiz tamam :P  başlıyoruuuuzzz gezmeye...

Tuna nehrinin iki kıyısındaki Budin ve Peşte şehirlerinin 1973 yılında birleştiği Budapeşte’deyiz.

Budapeşte Orta Avrupa’da  bulunana Macaristanın başkenti, şehrin nüfusu 1,7 milyon civarında, ülke nüfusu 10 milyon. Küçük ve şirin bir ülke.  Kominist dönemiz izlerinin hala hissedildiği ve dillerini koruyan bir devlet Macaristan. Zaten terminalde yaşadıklarımızdan sonra bunu hissetmişsinizdir. 

Macaristan 1500’lü yıllarda 150 yıl kadar Osmanlı hakimiyetinde kaldığı dönemde ülkenin dört bir yanına hanlar, hamamlar, camiler yapılmış. 1700’lerde Türklerin hakimiyetinden çıktıktan sonra Osmanlı eserlerinin  çoğu yok edilmiş. Osmanlı eserleri yok edilsede Budapeşte’nin geneline bakıldığında tarihi doku ve binalar çok iyi korunmuş denilebilir.

1896 yılından beri hizmet veren Budapeşte metrosu ilk günkü dokusunu koruyarak hizmet vermeye devam ediyor. İlk gördüğümüzde biraz yadırgıyoruz aslında Avrupa’nın tamda göbeğinde bu kadar eski bir metro istasyonu mu olur diye ama onlar tarihi dokuyu bozmak istemedikleri için ilk metrolarını kullanmaya devam ediyorlarmış.  Her ne kadar nostalji olsa bile  bazen durmayacak veya hareket etmeyecek hissi uyandırıyor ve korkunç gürültülü.  Ulaşım ucuz sayılır. Günlük sınırsız biniş hakkı olan biletler  metro-tren-tramvay aktarımlarının hepsinde geçerli.   Metroda giriş ve çıkışlarda kontroller biletlerinizi her daim takip ediyorlar.



Nerelere gidilir?

Gallert Tepesi :  Gezeceğiniz şehre tepeden bakma isterseniz en iyi nokta bu tepe. İsmini Macarları hristiyanlık inancı ile tanıştıran Gallert isimli din adamından alıyor. Tepenin biraz ilerisinde 1947 yılında Maceristan’ın bağımsızlığı için yaşamını yitirenler anısına yaptırılmış Özgürlük Anıtı bulunuyor. Biz anıta kadar gitmedik ama siz isterseniz gidebilirsiniz :)(Buda tarafında)



Budapeşte  Kalesi :  Kale Buda yakasında tepede, yukarıya çıkmak için eteklerdeki merdivenleri veya finiküleri  (coğ-wheel train) kullanabilirsiniz. 1255 yılında Kral Bela tarafından yaptırılan kale Osmanlı saldırıları sırasında yıkılmış fakat daha sonra yeniden inşa edilmiş. Her şey aslına uygun yapılmış. Kale UNESCO tarafından Dünya kültür mirası listesinde ve koruma altında.  


Szent Matthias Kilisesi: 1015 te Meryem  Ana adına yaptırılmış. Osmanlı hakimiyeti sorasında 150 yıl boyunca cami olarak kullanılmış.



Szecsenyi Lanchid / Zincirli köprü : 1839-1849 yılları arasında yapılmış şehrin ilk köprüsü, aslanlı köprü olarakta biliniyor. Budapeşte denilince akla gelen ilk objelerden biri aynı zamanda. 2. Dünya savaşı sırasında yıkılınca 1949 yılında orjinaline sadık kalınarak yeniden inşa edilmiş. Gece aydınlatmaları ile şehrin masalsı silüetini oluşturuyor..  

 


Hösök Tere / Kahramanlar Meydanı :  Mutlaka görülmesi gereken yerler arasında. Meydan 1896 yılında, Macarların bölgeye gelmelerinin  1000. yılı anısına yaptırılmış.  7 atlı heykel, 7 Macar boyunu temsil ediyormuş.  Meydandaki heykeller yarım daire şeklindeki sütunlar üzerine yerleştirilmiş Macar krallarından oluşuyor. Meydanın ortasında ise  ayaklanmalarda ölenleri temsilen küçük bir mezar bulunuyor.


Varosliget /Kent korusu : Şehri en büyük parkı. Vajdahunyad burada bulunuyor. Park kış aylarında buz pateni olarak hizmet veriyormuş, eğer kışın oradaysanız denenebilir J (peşte tarafında)






Parlemento Binası:  1884-1902 yılları arasında yapılmıştır. 19. Yüzyılın en görkemli parlemento binalarından birisiymiş. Tuna kıyısındaki bina büyük ve görkemli kelimelerini kendisine asilce yakıştırıyor. Büyüleyici gotik bir mimari ile yapılmış ve Macar zenginliğinin temsiliymiş.  Binada 29  merdiven , 10 salon, 691 tane oda bulunuyormuş. Parlemento çalışırken ziyarete kapalı olduğu için gezemediğimiz binanın giriş ücreti 8-9 tl. arasındaydı. 800 forint gibi.  




Szent Stephen Bazilikası: 1951 yılında inşa edilmiş kilise içinde İsa heykeli olmayan tek kilise olma özelliğine sahip. İsa heykeli yerine ülkenin kurucusu olan Aziz Stephan’ın heykeli bulunuyor. Kilisenin içinde Aziz Stephan’ın sağ eli mumyalanmış olarak sergilendiği bölümü gezebilirsiniz. Kilisenin girişi için herhangi bir ücret alınmıyor fakat girişte nazik ve dini kıyafetleri içinde bir bey sizden kişi başı 1 euro bağış yapmanızı istiyor. Kilisenin kubbesine çıkmak ayrıca ücretlendiriliyor. 3 euro gibi.



Maygar Allami Operahaz  / Opera Binası : 1884 yılında yapılmış,  1200 seyirci kapasiteli, aktif olarak kullanılıyor. Opera severler için güzel bir durak, Avrupa’ nın en iyi operası olarak gösteriliyormuş.


Vaci Utca Meydanı-Caddesi: Şehrin Bağdat caddesi. Lüksün adresi. Tek Farkı Trafiğe kapalı olması, cadde boyunca hoş bir yürüyüş, alışveriş yapabilir veya bir şeyler atıştırabilirsiniz.  

Biz neredeyse şehrin tamamını yürüyerek gezdik, müzelere girmediğimiz için bize 1 gün yetti, müzelerle birlikte Budapeşte derseniz 2 gün yeter derim.

Ulaşım:
Ulaşım bilgileri için Macarlardan çok turistlerle iletişim kurmanız zaman kaybınızı önler. Metro biletlerinizi alsa atmayın, metro çıkışlarında kontroller var.
Biz tuna kıyısında yürümeyi tercih ettik. Yürümeyi sevmeyenler için; nehirdeki  2 saatlik turlar 15tl. civarında.
Buda ve Peşte arasında en kolay ulaşım yolu tramvay. 

Yeme-içme:
Biz o gün  fast food takıldığımız için yemek konusunda inanın hiçbir fikrim yok :) Geleneksel içkileri yüksek alkol oranına sahip Palinka. Tadı pek bir şeye benzemiyor ama isterseniz siz de bi tadına bakın..

Siz şunları da yapın:
Budapeşte Kaplıcaları ve hamamlarıyla da ünlü bir şehir. Eğer birkaç günlüğüne oradaysanız mutlaka yapılacaklar listesine alınmalı çünkü hamamların hepsinde tarihi doku tamamen korunmuş. Ülkede 1300, Budapeşte'de 90 civarında hamam ve kaplıca varmış.

1 günden fazla oradaysanız mutlaka bir kaç müze gezin.

Paranızı mutlaka şehir merkezinde forint'e çevirin. 

Şu da işinize yarayabilir, foursquare Budapeşte..

13 Şubat 2013

Yalova Termal / Atatürk Köşkü


İstanbul'dan karayolu ile Yalova merkeze kadar ortalama 2 saatte geliyoruz. Bizim gibi yolda aheste takılıp, kahvede içelim onuda yapalım şunu da edelim tarzı baka baka seyr ü sefa gelmiyorsanız trafik yoğunluğu ve feribot kullanımına da bağlı olarak bu süre 1,5 saat'e kadar çekilebilir. Yalova merkezde Termal tabelalarını takip edip çınarlı yoldan yaklaşık 10 km devam ederek samanlık vadisine varıyoruz. Kışın tam ortasında çokta uzaklara gitmeden sıcacık bir şifalı su tatili için Atatürk köşkü'nün de içinde bulunduğu tesislerdeyiz. Doğa ile iç içe , yeşilin tam kucağında, oksijenden baş döndüren , yosun cenneti termal bölgesi.

Atatürk'ün 'su şehri' olarak anılmasını istediği Yalova 19. Yüzyılın sonlarına doğru bu ünvana kavuşmuş sayılır. Bölgede ciddi bir termal turizmi var. Atatürk köşkü kaldığımız odanın tamda karşısında, tam karşısında derken baya yakın yani :) köşkü belirli ziyaret saatlerinde rehber ile gezmek mümkün. Bizde nasıl olsa 10 adım kadar yakınımızda diyerek köşke daha sonra gitmeye karar veriyoruz.

11 Şubat 2013

Abu Dhabi / Yeni heyecanlar


Bir süredir beklediğimiz haberin Ocak ayinda resmi olarak tebliğ edilmesi yüreği pırpır, netlikler olmayınca çokta sancılı olan benim suratıma geniş bir memnuniyet, eşime de herşey olacagına varır dinginliğini bıraktı. Kısa bir süre sonra Abu Dhabi'de yaşamaya başlıyoruuz :) 

Gezmeye, görmeye, bıcır bıcır gezi listeleri hazırlayıp seyahat planları yapmaya bayıldığım için tabi ki daha önce Dubai ve Abu Dhabi'ye de gitmeyi düşünmüştüm :) Turizmi konusunda genel bilgilere sahibim ama orada sürekli yaşamak, apayrı bir kültüre karışmak farklı bir tecrübe ve deneyim olacak. Önümüzdeki 1 ay içerisinde Birleşik Arap Emirlikleri'nde ikamet ediyor olacağız. Bu heyecanlı süreci günlük tadından becerebildiğim kadar buradan paylaşmaya çalışacağım :)

İntouchables / Can dostum





Gerçek bir hikayeden esinlenerek senaryolaştırılmış film boynundan aşağısı bir kaza sonucu felç olmuş zengin bir aristokrat olan Philippe'in gelir düzeyi oldukça düşük, serseri ruhlu zenci Driss'in yatılı olarak kendisine bakıcılık yapmasını konu alan bir hikaye. 


Herşey Philippe'in Dress'e kendisine bakıcılık yapması için bir şans vermesi ile başlıyor. İnsanın içine işleyen senaryosuna rağmen güzel fakat sıradan  bir film diyebilirim.   Birbirine taban tabana zıt iki farklı karakterin bir araya gelmesinden dolayı eğlenceli sahneleriyle güldürmeyi başarıyor.. 

09 Şubat 2013

Ne Yesek? / Bizim Mutfak Lokantası


Sadece kahve aşkına Eminönü'ne gidip kahvemizi alıp geri dönecekken karşımıza çıktı
 Bizim Mutfak Lokantası..


Lokantayı görünce şöyle bir kapısından bakmadan alamıyoruz kendimizi. Öğle saatleri, inceden
acıkmışız, kafamızı lokantadan içeri uzatıyoruz. Siz yemek yemeyi sever misiniz?  Eşimle ben bayılırız.. Değişik damak tadları veya farklı mekanlarda atıştırmalıkta olsa birşeyler yemek, içmek.. Veya tıka basa şişmek, uff yine kaçırdık demek :))