06 Temmuz 2013

Viyana


Yeniden Viyana'ya gitme heyecanları sarınca dört bir yanımı acaba bir önceki gezimi neden yazmadım diye düşünüp başladım yazmaya :) Osmanlı Viyana'yı 2 defa kuşatmış ee ben de ikinci defa Viyana kapılarına dayanmasam olmaz değil mi :) 

Aradan neredeyse bir yıl geçmiş, neden bu kadar ihmal ettiysem. Blog yazma uğraşım zaten çok yeni ama  kendime aldığım notlar bile yok ortada. Sanırım kardeşimin Viyana'da okumasının ve nasıl olsa bir daha giderim düşüncesiyle saçma bir şekilde dağıtıp ihmal etmişim.. 

Neyse ki almanca isimler dışında her şey aklımda :) Hatırlayamadığım isimler için zorla katkıda bulunduracağımdan dolayı sevgili kardeşime şimdiden teşekkürler :)))

İstanbul'dan THY ile başlayan uçuşumuz 2,30 saat sürmüştü. Hat üzerindeki yeryüzü şekilleri genellikle yüksek dağlardan oluştuğu ve uçak irtifası deniz seviyesine göre belirlendiğinden sanki yer yüzüne çok yakın gidiyormuşsunuz hissi yaratan ve çok zevkli bir yolculuk geçirmiştim. Kardeşciğimle sarılıp koklaşmalardan sonra limandan çıkıp merkeze kadar olan Ubahn (metro) hattına gidiyoruz. Ulaşımla ilgili bilgileri ayrıca vereceğim..

Yanınızda şehrin bir bileni olunca; nasıl bulunur, nasıl gidilir, ne yenir, içilir telaşına düşmeden, istediğiniz yerde olmanın verdiği müthiş zevk ile şapşik gibi bakınarak şehri gezmek ayrı bir güzel :)  Viyana zaten karmaşa, kargaşadan çok uzakken ve ne, nerede, nasıl sorularınız olmadan şehri gezince bu dinginliğin içine çekilmemek mümkün değil.


İlk gün ;Eşyalarımı bıraktıktan sonra ilk durağımız şehir merkezi. Viyana devlet operasının tam karşısındaki   duraktan çıkıp şehrin merkezi Stephansplatz boyunca yürümeye başlıyoruz. u1 kırmızı u2 mor u4 yeşil hat karlsplatz durağı  ile gidilir. 


Stephansplatz: Şehrin tam merkezi, çevresi binalar ile çevrili, küçük sayılabilecek ama Viyana dendiğinde akla gelen en turistik noktalardan birisi. Taksim'de cadde boyunca yürüyor gibi düşünebilirsiniz. Şehrin fotoğraflarında gördüğümüz pek romantik fayton turları da burada yapıyor ve ücretleri fotoğraflarından daha romantik. Yarım saati 35 euro kadardı, unutmamışım :) Yürümeye devam ederken Viyana denince akla gelen en bilindik karelerden birisi olan Stephansdom katedrali çıkıyor karşımıza.
Operadan başlayıp Stephansdom'a kadar olan alışveriş caddesinin adı Kärtnerstrasse'dır.



Stephansdom : Aziz Stephan kilisesi 1365 yılında inşa edilmiş, gotik mimari örnekleri arasında yer alıyor ve Viyana'nın en önemli simgesi olarak kabul ediliyor. Gündüz gözü ile gördüğüm yetmiyor gece aydınlatmaları eşliğinde seyir için yeniden gelmek istiyorum. Zaten şehrin tam kalbinde, sıfır noktasında olduğu için yeniden geleceğimizi söylüyor kardeşim. Yeniden gittiğimizde bir kez daha hayran kalmıştım mimarisine, gecesi ayrı güzeldi. Fakat bir bölümünde yılların izini silmek ve temizlenmesi için kurulan iskele olmasaydı eminim daha da güzel görünecekti. u1kırmızı u3turuncu Stephansplatz duragı ile gidilir. 



Opera Binası: Operanın Ana vatandasınız. En büyük opera binası Kalsplatz da yani şehir merkezindedir.    Opera dinlemek için aylarca önceden biletinizi almanız ve daha çok kış aylarında şehirde olmanız gerekmekte. Bina açılışını Mozart ile yapmış. U1kırmızı, u2mor,  u4yeşil hat Karlsplatz durağında inerek gidilir.


Viyana da gezerken sık göreceğiniz heykellerden birisi de cadılara ait. Veba anıtı cadı heykellerinin en iddaalısı. 1500-1700 yılları arasında Avrupa da 50/60 bin kişinin ölümüne neden olan cadı avlarının yaşandığı yerlerden birisi Viyana. Şehirde cadı olduğuna inanılıp hunharca katledilen insanlara ait kafalarda yaratılan cadı figürü ile modellenmiş bir çok heykel bulunmakta. Heykellerden birinin önünde poz verirken eşimin de bana sürekli cadı demesi aklıma geliyor ve hafiften ürpermiyor değilim. Benim ki huysuzluktan kaynaklanan bir cadılık ama onlarda gerçekten cadı değillerdi sonuçta, üzülüyorum. Cadı demişken belki ilginizi çeker, Marvin Harris'in ''İnekler, Domuzlar, Savaşlar ve Cadılar Kültür Bilmeceleri'' kitabındandır belki heykellerden etkilenmem. Anıt Stephansplatz Graben de.

Yoldan gelmiştim, ee biraz da gezdik.. Sanırım açtım :) Viyana'ya gelip şinitzel (schnitzel) yemeden olur mu, hayır olmaz. Şinitzel denemeden geçmeyin derim. Ayrıca gerçek bir tat arıyorsanız kesinlikle yerli bir mekanda yemelisiniz. İsteğinize göre domuz veya tavuk seçenekleri mevcut. Hemen her Avrupa ülkesinde olduğu gibi burada da mayonez ve ketçap'a ayrıca para ödemek zorundasınız. Fiyatlar Türkiye ile aynı sayılır ama ödediğiniz rakam olarak aynı :) Yani şöyle; İstanbul da ortalama bir menüye 20 tl. ödüyorsanız burada da 20 euro ödüyorsunuz ama cebinizden 50tl. çıkmış oluyor maalesef. Paramızın değersiz olması pek kötü..





Kardeş okulunu görmeden olmaz. Viyana teknik üniversitesi mimarlık fakültesindeyiz. Akşam üstü olduğu için okul kapalı ama yolumuzun üstünde bir yerlerdeyken şöyle bir tur atmadan geçmek istemedik. Ben okul diye gidiyorum ama karşıma ufak çaplı bir saray çıkıyor :) Hemen her yerde birbirinden güzel heykeller olan binanın hemen yanı başında kocaman bir park ve parkın bitişiğinde Ressel kilisesi bulunuyordu. u1kırmızı u2mor u4yeşil hat karlsplatz duragı ile.


Donau yani Tuna kanalı civarına geliyoruz akşam. Zaman sınırlı olunca her anı değerlendirmek lazım. Gece Viyana da yapılabilecek en sakin şeylerden birisini yapıyoruz kanal boyunda. İçeceklerimiz ve aperatiflerimizle kanala inen merdivenlerden birine oturup, sakin sessiz ve huzurlu bir gecede kardeş muhabbeti :) Sohbetimizi bölen tek ses ara sıra kanaldaki ördeklerin yemek için vaklamaları oluyor :) Donau kanal boyu için u1, u4 schwedenplatz (kanal kenarındaki pub ve beachler de burada) ,Donau adası için u1 
donauinsel duragı ile

ikinci gün: Sabah erkenden Caner'in müthiş tostunun kokusu ile uyanıyorum..  Bazı kardeşler çok tatlı, kalp. Tost ve meyve suyu ile kahvaltımızı yaptıktan sonra dışarı çıkıyoruz. Uzun bir gün olacak, gezilecek, görülecek çok yer var..

Viyana'nın saraylarında geçmiş bohem yaşamlara göz atacağız o sabah. Sanırım viyana için 3 gün çok yetersiz bir süre, tarihi doku o kadar yoğun ki müzelere sıra gelmemişti bile..



Hofburg Sarayı: Viyana'daki en önemli saraydır. Kraliyet sarayıdır ve kışlık saray olarak kullanılmıştır. Franz Josef ve Kraliçe Elizabet'e (sisi) ev sahipliği yapmıştır. Sarayı gezmek yarım gün kadar sürüyormuş. Şansıma o gün kapalı olduğu için içine girememiştim ama bu gidişimde yine ilk noktamız Hofburg olacak. Ülkenin sahip olduğu eserlerin önemli kısmı burada sergileniyormuş. Operanın ön kapısından sağa doğru 5-10 dk. yürüyerek ulaşabilirsiniz hofburg sarayına.



Maria Therasa Meydanı: Horburg bölgesindeyken Teresa meydanını gezmeden olmaz. Tüm ihtişanı ile koltuğuna serilmiş meydanı tepeden izleyen bu kadın hofburg hanedanlığının 16 çocuklu  imparatoriçesi. (Sisi'nin de annesi)




Schemtterlingshaus yani Kelebek müzesi : Hofburg sarayının bahçesinde bulunan müze onlarca çeşit kelebeğe ev sahipliği yapıyor. İçeride kelebeklerin yaşamasına uygun oldukça nemli  ve insanlar için son derece boğucu bir ortam olsa da bence mutlaka görülmeli. Kocaman kebelekler saçınıza başınıza konunca icerisinin havası tazeleniveriyor.. Giriş 5 euro.






Schörnburnn'un bahçesi

Schörnburnn sarayı: İmparatorluğun yazlık sarayıdır.  1960'lı yıllarda turistlere açılmış, 1400 odası ile Avrupa'nın en büyük saraylarından birisidir. Ülkeye ait heykellerin diğer büyük kısmı buradadır. Bahçeleri oldukça büyük ve rengarenk çiçekler ile süslenmiş sarayı 3/4 saatte gezebiliyorsunuz. Akşam 8'e kadar açık, girişi ücretsiz.  u4 schönbrunn durağı ile.




Rathausplatz yani belediye binası: Şimdi bildiğiniz tüm klasik belediye binalarını unutun ve şuna bakın. Şimdiye kadar görüdüğüm en güzel ve etkileyici belediye binası sayılabilir.. Viyana'nın birbirinden güzel park ve bahçelerinden birisinde de bu bina ev sahipliği yapıyor.  Önündeki geniş alanayaz aylarda geceleri dev ekranlar kurarak açık hava sinamasına dönüştürüyorlarmış. Ben Viyana'dayken dev ekranları yeni kuruyor oldukları için izleme şansımız olmadı ama kardeşim çok keyifli olduğundan bahsetti.Gerçi izleme fırsatım olsa Almanca'yı ne kadar anlardım bilemiyorum :P Kışa aylarında ise bu sefer dondurucu soğuğu fırsat bilerek yine bahçesini dev bir buz patenine çeviriyorlarmış. u2mor rathaus duragında inerek gidilir. 








Parlemento binası: Belediye binası olanca gösterişi ile yükselir de parlemento binası geir kalır mı? Aslında mimarlık dendiğinde akla gelen en önemli şehirdeyseniz bu doku ve gösteriş hiçte garip gelmemeli. Binanın merdivenlerinde biraz oturup soluklanıyoruz, az ilerimiz de yine merdivenlere oturmuş insanlar var ve kimse gelipte ne yapıyorsunuz, burada oturamazsınız demiyor.





Prater: Bütün gün gezdiğimiz yetmezmiş gibi akşam yemeğinden sonra soluğu Viyana'nın en büyük lunaparkında alıyoruz. Çocuk olmanın tam sırası...Tek başıma gitsem bir festival olduğunu düşüneceğim kadar renkli, canlı ve kalabalıktı ama sadece sıradan bir gündü. Her oyuncağın ücreti değişse de  bilet ortalamaları 4/6 euro arasında ve 2 şer dk.lık eğlenceler için bence biraz pahalı. Lunapark u1 u2 praterstern duragı. 


3.gün ani bir kararla Maceristan'da almıştık soluğu.. 1 günde Budapeşte turu için buraya buyrun..



4. gün serin ve yağmurlu bir Viyana sabahına uyanıyoruz. Hava da müthiş bir yağmur kokusu var. Yorgunuz ama bitkin ve halsiz değildik. Sadece çok acız!!İlk durağımızdan önce nedenini hatırlamasamda saçma bir şekilde çin yemeği ile kahvaltı yapıyoruz :) Evet saçmalamış olabiliriz ama lezzetli bir saçmalamaydı :)

Viyana da 4. gün parklar ve bahçeler günümüz.. Hemen hemen tüm Avrupa da olduğu gibi bu şehir de birbirinden güzel, bakımlı ve oldukça büyük parklarla dolu. Son derece yeşil ve bol ağaçlı parklar havanın sıcak olması nedeni ile insan kaynıyor. Avrupa'nın genelinde olduğu gibi uzun soluklu ve genellikle karlı geçen kış aylarından sonra insanlar kısa süren yazda kendilerini sürekli parklara atıyorlar.

Güneş biraz yüzünü göstermişse kendinizi aniden bir sahil kasabasında hissedebilirsiniz. Sanırım buradaki insanlar ya güneş çıkarsa diye bikinileri içlerinde ve havluları çantalarında geziyorlar :) Öğle saatlerine doğru güneş iyiden iyiye yüzünü gösterinde insanlar şehrin ortasında bir anda soyunmaya başlamışlardı :) Kısa giysilere geçmek değil bildiğiniz soyunmak. Parkın ortasına havlusunu seren bikinisi şortu ile güneşlenmeye başlıyor :) Bizler ülkemizde çoğu zaman deniz kıyısında bile saçma bakışlara maruz kalırken böyle bir durumu kendi ülkemde düşünemiyorum bile. Gün boyunca tek bir tacize yönelik ses duymadım çevrede, herkes kendi havasında ve güneşin keyfindeydi. Aslında mantık olarak 1,5 milyonluk Viyana'da 150bin Türk yaşadığını düşünürsek ve bu durumda her 10 kişiden 1'i Türk olursa gün içinde mutlaka 'uff anamm, yavrumm,, fıytt fiyuvvv' gibi sesler duymam gerekiyordu. Demek ki park alışkanlığımız olmadığı için oralarda bulunmuyoruz :)



Votivpark: Votivkirche'ın tam karşısındaki park Viyana Üniversitesine 5 dk.lık yürüme mesafesinde. Şehir merkezine yakın ve kocaman bir park işte. Etrafta ellerinde yemekleri, önlerinde kitapları ders çalışan onlarca öğrenci, belediyenin ücretsiz şezloglarında sakince içen ve güneşlenen insanlar ile dolu dinlence alanı. diğer parklara göre küçük olan bu parkın albenisinde şehrin merkezinde olmasından kaynaklı. Biz de viyana üniversitesinden çıktıktan sonra kapıda dağıtılan içeceklerden bir kaç tane alıp soluklanmak için şezlonglara bırakıyoruz kendimizi. Tam karşımız da ise gotik mimari örneklerinden Votivkirche yükselmekte.Votivpark-kirche u2 schottentor durağında inerek gidebilirsiniz.








Stadtpark: 1862 yılında Viyana halkı için için yapılan ilk parktır. 65 bin  m²’lik karelik bir alan üzerindedir. Viyana nehri parkı ikiye bölmektedir. O sabah yağmurlu bir viyana gününe uyanmıştık. Hava bir ara açılmış fakat biz parktayken sağanak bir yağmur bastırmıştı. Neyse ki bir anne sorumluluğuna sahip Canerim yanına şemsiye almışta sırılsıklam olmaktan kurtulduk :) Parkı gezmemiz 1 saat kadar sürdü.. Landstrasse yakınlarındaki parka U4 stadtpark duragı ile gidilir.









Hundertwasserhaus yani Yüzsular Evi : En turistik mekanlardan biriside işte bu ev. Avusturyalı sanatçı Friedensreich Hunderwasser Tarafından yapılmıştır. Binanın hiç bir yerinde düz hatlar kullanılmamış, yamuk yumuk ama rengarenk duran ilginç bir ev. Ayrıca Alsergrund ilçesindeki Viyana-Spittelau Tesisleri yani çöp fabrikasının ilginç mimarisi de kendisine ait ve görülmeye değer. Fabrikayı dışarıdan görebilirsiniz, yüzsular evine gitmek için 1tramvayi hetzgasse duragi, giriş ücretsiz. 


Çöp Fabrikası






Augarten: 1755 yılında  İmparator II.Joseph tarafından halka dinlenme alanı olarak yaptırılmıştır. Viyana'nın en büyük ikinci parkı. Kare ağaçları, konik süs çamları ve labirent şeklinde budanmış yolları ile oldukça güzel bir park. Diğer büyük parklarda olduğu gibi burada da elinizden kabuklu yemiş alan sevimli sincaplar var :) Ürkütmeden sessizce beklerseniz belki sizde bir sincap besleyebilirsiniz :)Giriş ücretsiz, Taborstrasse durağı u2 ile .



Son gece sabah kahvaltısında bile bira içtikleri söylenen Avusturyalıların yoğunca bulunduğu adını hatırlamadığım ama tuna kenarındaki bir mekana gidiyoruz. Gerçekten de anlattıkları gibi bir alkol tüketimi var. Su niyetine içiyorlar adete :) Ortam hakkında biraz fikir sahibi olduktan sonra Tuna kenarındaki yapay beachlerden birinde sakince oturmak daha cazip geliyor bana. Yapayda olsa beach beachtir değil mi :) günlerdir gezmekten sanki çok elektiriğimiz enerjimiz kalmış gibi ayakkanılarımı çıkarıp kumlara basmayı ihmal etmiyorum..





Mutlaka yenmesi gerekenler:

Viyana schinitzeli yiyin, Otel Sacher'den veya Cafe Demel'den Sachettorte deneyin, Apfeltrudel tatlısı (baklavaya benzeyen krema ile servis edilen bir Avusturya tatlısı) tadına bakın, Avusyurya'nın kahve ile tanışmasına 2. Viyana kuşatması sırasında yanında götürdüğü kahve çuvallarını ülkede bırakarak  Osmanlı sebep olsa da meşhur dedikleri Viyana kahvesi de denenecekler arasındadır. 



Ulaşım:
Hava limanından şehir merkezine ulaşım banliyö ile gidiş-geliş 8 euro.
Şehir içi haftalık ulaşım kartları 15 euro, dilerseniz günlük kartta alabilirsiniz ama 3 gün ve daha fazla kalacaksanız haftalık kart en ekonomik olanı.


Hava Limanına giderken!! Alman ve alman ekolünden olan ülkelere giderken yanınızda götürdüğünüz özel eşyaları dönüşte geri getiremeyebiliyorsunuz. Daha önce farklı ülkelere giderken de seyahat çantamda bulunan özel bakım eşyalarımın bir kısmını hava alanında çöpe atmamı istediler. Parfümüm, koltuk altı rolonum, ve körpü takımımı bir anda çöp kutusunda buldum. Törpü takımının cm. olarak ölcülerini aldılar, rolonun patlama riski varmış diye attılar. :( siz siz olun sadece seyahat boyu bakım ürünleri taşıyın. 



augarten


                                   Belediye binası                                            Schörnburnn'un bahçesi


Stadtpark 



Schörnburnn'un bahçesi




                                                                                     


Hofburg Sarayı


 Veba Anıtı


Aradan 1 yıl geçmiş, ben henüz bu yazıyı yayınlamamışken geçen hafta yine Viyana'daydım :) Gitmediğim yerlere gittim, eşim Viyana'ya ilk kez gittiği için gittiğim yerlere yeniden gittim, gidipte unuttuklarım için beni neden buraya götürmemiştin diye kardeşime bıdı bıdı yaptım.. Ve daha neler, neler.. Sonunda bu postu yayınlıyorum, umarım 2. Viyana kuşatması 1 yıl sonra gelmez :)

Foursquare Viyana listem için buraya tık tık.. 

2 yorum:

  1. Çok zevk alarak okudum. Notlarımı aldım. Gezdiğiniz yerler gezilecek. :) Teşekkürler bu yazı için.... :)

    YanıtlaSil