17 Eylül 2015

Plovdiv/Filibe de bir gün..

Sofya'ya taşındıktan bir kaç gün sonra tanışma fırsatımız oldu güzel Plovdiv ile.. Yağmur ha yağdı ha yağacak endişesi ile, bol festivalli, çalgılı çengili güzel bir cumartesi günü Sofya'ya 145 km mesafedeki, Bulgaristan'ın ikinci büyük ilindeyiz.. 


Merkezde arkadaşlarımızla buluşup arnavut kaldırımlı bayırdan yukarıya çıkıyoruz. Şahane evlerin, güzel bahçelerinin ve dev ıhlamur ağaçlarının olduğu, insana kendini iyi hissetiren bir yerdeyiz. Antik tiyotroya konser hazırlıkları nedeni ile tepeden bakıp sokaklarda yürüyoruz.. 

Şehrin çarşısı kücücük tasarım dükkanları ile insanı çağırırken, old town bölümü büyülü bir hava sunuyor. 

Yine zaman kısıtlı bir keşif, yine görülecek çok detay var. Dükkanlardan gözümü çevirip mimari yapılara odaklanıyorum. Neyse ki almayacaksam bakmaya gerek yok mantığım devrede de tasarım dükkanlarını içim kan ağlasa da es geçiyorum bu sefer.. 

Çumbalı güzel evleri arkamızda bırakıp merkeze iniyoruz tekrar. Merkezdeki kazılara göz atıp, cıvıl cıvıl ve git git bitmeyen çarşısında volta atarak bitiriyoruz gezimizi. 

Plovdiv'den aklımda kalanlar; butikler, devasa graffitiler ve tarihi evleri.. 


09 Eylül 2015

Merhaba Sofya, biz geldik..

Uzuunca bir taşınma sürecinin ardından Sofya'dayız.. 


Henüz perdeleri takılmamış evimizde gözümün içine doğan güneşle pitoresk bir manzaraya uyanmak ne güzel.. 

Hayatımıza güzellikler getir Sofya..